SELAM VE DUA İLE
 
HOSGELDİNİZ
SEÇENEKLER  
  ANA SAYFA
  Ziyaretşi defteri
  GÜNDEM
  GALERİ
  Bu ankate sizde katilin
  LİNKLER
  ÜYE GİRİŞİ
  LOGİN GİRİŞİ
YA,ALLAH NİZAMIN VAKALI ÇİZGİSİ YADA,HİÇBİRİ
Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!
ANA SAYFA


Antalya’da Ortak Başörtüsü Eylemi

Basın açıklamasının tam metni:

Antalya ve ilçelerinden ve Türkiyenin dört bucağından buralara kadar gelip bize destek veren sivil toplum kuruluşu mensupları ve saygıdeğer Antalyalılar. Akdeniz Dayanışma Platformu (ADAP) olarak Basın açıklamalarımızın 19.sunu, Türkiye geneli platformlar arası toplu basın açıklamasının ise 4.sünü gerçekleştiriyoruz.

Bu akşam Obama Türkiyeye geliyor. Bu ziyaretin sonuçları Türkiye'nin önündeki 10 yılı belirleyecek kadar önem arzeden bir ziyaret olacak. Konunun bir tarafı da bizleriz. Üzerimizden oyunlar oynanmak istenmektedir. Türkiyede yeşermeye başlayan İslami uyanışı baltalamak adına, manüple etmek adına makas değiştirmek adına yapılan bir ziyarettir bu. Bu ziyaret öyle bir ziyaret ki tozu dumanı sonradan ortaya çıkacak ve o gün geldiği zaman makasın değiştirildiğini ve manüple edinildiğinin farkına varılacak ama iş işten geçmiş olacak. Hükümete buradan bu tuzağı durdurmasını ve tezgâha gelmemesi çağrısında bulunuyoruz.

 Türkiye'nin Suriye ile İsrail arasında barışın kurulmasına katkı sunmaya çalışması, Lübnan'da bütün taraflara itidal tavsiyesi, Hamas ile El-Fetih'i bir araya getirme girişimleri, ABD ile İran ve Suriye arasında köprüler kurmaya yoğunlaşması, Kafkaslar'da yeni açılımlar göstermesi ve Davosta yakaladığı rüzgar Amerika ve batının Türkiye'nin mevcut kredisinden azami derecede istifade etme çabasını doğurmuş, Türkiye'nin kaldırdığı bu trene hem binmek ve hem de bu vesileyle mevcut durumu manüple edebilmek için ellerinden geleni en iyi şekilde kullanmak istiyorlar.

"Bir yanda anlamından boşaltılmış bir Osmanlıcılık piyasaya sürülürken diğer tarafta yeni haritalar gösteriliyor. Türkiye'yi parçalayan haritalardan felaket tellallığı yapanlar bu kez Osmanlı haritasının başına geçip 'fetih ve Halifelik düşü" kuruyorlar.

Özellikle muhafazakar ve İslamcı geçmişiyle bilinen kesimin bu sahte gerçekliğe ram olma riski çok yüksek.

Osmanlıyı parçalayan Türkçülük, Arapçılık zehirini yine onu diriltmek adına bize sunanlar bölgeyi bizim elimizle 21. yüzyılın şartlarına uygun sömürgeleştirmek isteyenlerdir.

Bush döneminde tehditle ikna etmek için parçalanmış harita çizenler Obama döneminde büyütülmüş bir harita sunuyor önümüze. Bu kez, içi boş "Türklük gururu"nu okşayıcı bir harita gösteriyorlar. Bizler bu haritaların aslında Türkiye'nin fareli köyün kavalcısı yapılarak, İslam ülkelerini de peşine takarak Amerikanın kucağına oturtma çabası olduğunu çok iyi biliyor ve bu konuda iktidarı uyanık olmaya ve bizim haklarımızı Amerika ve batılılara peşkeş çekmemesi için dikkatli olmaya çağırıyoruz.

Geçen hafta İngiliz Reuters haber ajansı, ABD Başkanı Barack Obama'nın Nisan başında Türkiye'ye düzenleyeceği ziyarete ve iki ülke ilişkilerine dair yayınladığı analizinde, ziyaretin, Türkiye'nin bölgedeki etkisine, ekonomik gücüne, eşi bulunmayan diplomatik temaslarına ve laik bir Müslüman demokrasi olma özelliğine onay verme anlamı taşıdığını, Ankara'nın İsrail'den Suriye, Irak ve İran'ı kapsayarak Afganistan'a, Kıbrıs'tan Kafkaslara uzanan coğrafyadaki çatışma ve gerilimlerde ABD'ye yardım edebileceğini belirtmiş, Obama'nın, görev süresinin hemen başında Türkiye'yi ziyaret ederek, Ankara'nın bölgede taşıdığı rolden azami düzeyde istifade etme yolunda fırsat yakaladığı yorumunu yapmıştır. Aslında durum çok açık bir şekilde ortadadır ve bir girdabın içine doğru çekilmek üzereyiz ve bizler bu oyunun içinde yokuz ve olmayacağız.

Dünyaca ünlü stratejist" olarak takdim edilen George Friedman, geçenlerde İstanbul'da verdiği konferansta "Siz bu bölgeyi şekillendirebilecek ama bunu istemeyen bir güçsünüz. Ama artık bu Türkiye'nin direnebileceğinin ötesine geçmiş durumda." demiştir.

Demek öyle, demek artık mesele "direnemeyeceğimiz" bir noktaya geldi. Madem o kadar ısrar ediyorsunuz, bölgeyi "şekillendirelim" bari… demekten başka çare bıraktırmamak için geliyor Obama.

Türkiye'ye atfedilen değer; aynı zamanda "Davos çıkışı"nın neden sineye çekildiğini de açıklıyor. Türkiyenin yapması gereken köprü olmaktan çıkıp inisiyatif geliştirdiği takdirde güçler dengesinde bir özne olmaya aday demektir. Amerika Türkiye'nin bu gücünden istifade ederken aynı zamanda bunu zaaf haline sokacak bir mekanizmaya dönüştürmeye çalışıyor. İktidar kendi gerçekliğinden kopuk başkalarının projesine alet olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bölgede insiyatif almaya başladığında bunun "erken doğum"a dönüştürülmesi en büyük tehlikedir. Kültürel ve stratejik imkanlarına yaslanarak kendi rolünü oynayan bir Türkiye'nin kendini abartmadan etkisinin nerelere uzanabileceğini bilmek durumundayız. Aksi takdirde bunu bizden çok başkaları fark edip bizim belirlemediğimiz bir proje düşükle sonuçlanmaya mahkumdur. "Yeni Osmanlıcılık" adına ortada dolaşan politikaların hayat bulabilmesi için bir medeniyetin ruhunun kavranması gerekir.Daha yeni yeni yeşermeye başlayan İslami uyanışın başı küçükken ezilmek istenmekte fakat bu Bush dönemindeki gibi silahla değil narkozla yapılmak istenmektedir.

Eğer bu oyunu farkedemezsek batılılar bizi ılımlı-radikal-geleneksel Müslüman gibi kategorilere bölerek ve bizleri birbirimize düşman ederek gemisini yüzdürecek ve bizler iş işten geçtikten sonra geminin ardından el sallamaktan başka çare bulamayacağızdır. Bu oyun öyle bir hale sokulacaktır ki ılımlı hale getirilmiş müslüman, zulmün safında ve mazluma silahını çevirerek "konuşlanmış",ancak namaz vakti geldiği zaman yine aynı safta riya namazı kılan bir Müslüman durumuna itilecek ve "dine karşı dinle" saldırtılacaktır.

İngiltere Başbakanı Gordon Brown, önceki günkü G 20 zirvesinin kapanışında "yeni bir dünya düzeni şekilleniyor. Bu kolektif bir eylemdir" dedi. Evet, yeni bir dünya düzeni şekilleniyor, doğru. Ama bunun "kolektif bir eylem" olduğu yanlış. Kolektif bir durum değil ayrışma bu düzeni şekillendiriyor. Obama'nın Türkiye ziyaretini bu gerçek üzerinden değerlendirdiğimizin bilinmesini istiyoruz.

Amerika ve batılılar tarafından Türkiye, mevcut kredisiyle Şii dünyaya karşı Sünni dünyanın ağabeyliğine hazırlandırılıp, buradan da İsraille sıkıfıkı bir ilişki dairesine sokularak, laikliği özümsemeyen Arapları da özümsetip liberal sisteme entegre edilmek istenmekte, küresel tüketim zincirin son büyük halkasının da böylece tamamlanması arzulanmaktadır.Bu oyuna dur demek için  iktidarı dikkatli olması konusunda uyarıyor, halkımızı da uyanık olmaya davet ediyoruz.

Ülkenin diğer gündemi ise bilindiği gibi, son günlerde gündeme oturan Ergenekon Terör Örgütü ile alakalı, insanı hayrete ve dehşete düşüren iddiaların yer almasıdır. İddianameye göre vakit Cuma namazı  kılanlar fişlenmiş, İmam-Hatip Liselerine gizli kameralar yerleştirilerek başörtülü öğretmen ve öğrenciler tespit edilerek, görüntü ve fotoğraflar İslam karşıtı medyaya servis edilmiştir. Gerek Ergenekon Terör Örgütünün elebaşıları, gerekse; kendileri için haber ve basın özgürlüğü isteyen, ama inançlı insanların ifade özgürlüğünü hiçe sayarak adıgeçen terör örgütü ile işbirliği içinde, onların malzemelerini kullanan malum medya hakkında da soruşturma başlatılarak bu tür provokatör davranışlara engel olunmalıdır

Öteyandan, bir zamanlar güneydoğu bölgesini korku, endişe ve dehşet coğrafyasına çeviren karanlık dönemin bir simgesi haline gelen BOTAŞ kuyularındaki bulgular ve Silvan'daki kazı çalışmaları malum cinayetlerin izharı açısından umut verici açılımların olacağı kanaatini oluşturuyor.

Fakat geçtiğimiz son ay içinde Diyarbakır'da ordu mensuplarının bir yıldönümü toplantısında başörtülü bir bayana göstermiş olduğu olumsuz tepki ve ardından salonu terk etmesi, toplumun da kendilerine aynı tepkiyi göstermesini haklı hale getirebilir. Hiç kimse halka tepeden bakma lüksüne sahip değildir.

Başörtüsü bizim davamızdır ve bizleri başörtüsünü savunma konusunda kimse yıldıramayacaktır Allahın izniyle.

3 Mayıs pazar günü saat 13 30 da yine burada 20.sini yapacağımız basın açıklamasında buluşmak üzere hepinizi Allah'a emanet ediyoruz. Tam 19 aydır Antalya'nın çeşitli ilçelerinden gelip burada seslerini duyuran:

DİYANET-SEN ANTALYA ŞUBESİ, EĞİTİM-BİRSEN ANTALYA ŞUBESİ, RADYO MERCAN, ÖZGÜR-DER ANTALYA ŞUBESİ, ES-DER ANTALYA ŞUBESİ, ANTALYA RİBAT TEMSİLCİLİĞİ. ENSAR VAKFI SERİK ŞUBESİ, AKAD DERNEĞİ (MANAVGAT), ANÇED DERNEĞİ (ALANYA), SEBİLAY DERNEĞİ (ALANYA),VE FİNİKE DİN GÖREVLİLERİ DERNEĞİ ne ayrıca Türkiye'nin en ücra köşelerinden buralara kadar gelip bizlerin mücadelesine destek veren Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformuna, Konya İnanç Özgürlükleri Platformuna, Van Hak Ve Özgürlükler Platformuna, Akyazı İnanç Özgürlüğü Platformu, Sakarya başörtüsü Platformuna ve de Bursa, Bozöyük, Afyon ve Isparta'dan katılan kardeşlerimizin teşriflerinden dolayı teşekkür ediyoruz. Şimdi de müsafir illerden gelen platformların sözcülerini sizleri selamlamaları ve eğer arzu ederlerse geldikleri yerdeki başörtüsü mücadelesiyle alakalı bilgi vermeleri ya da arzuladıkları bir konuşmayı yapmaları için mikrofona davet ediyor hepinizi şimdiden Allaha emanet ediyorum.

   

   

3-Nisa[95-]
Mü'minlerden, özür  olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve
canlarıyla cihad edenler eşit degildir,          
                   


mücahit'i rahmetle anıyoruz



Ruslar Kafkaslar'da başlarına 
gelenlerin önemli bir bölümünden  
Bin Hattab adıyla bilinen genç bir 
mücahidi sorumlu tutuyor. 
Kafkaslar ve Orta Asya'da derin
 izler bırakabilecek olan, ardından 
yüzlerce mücahidi sürükleyen bu genç 
adam hakkında kamuoyu çok 
az şey biliyor. Hatta geldigi Ortado
ğu'da bile, bu gencin gizemli bir havası var.
el-Hayat gazetesi Dağıstan'da 
çatışmaların hızladığı bu günlerde 
Hattab'ın hayatı ile ilgili ayrıntıları ilk
 kez günışığına çıkardı.
Okumak için ABD'ye gidecekti
Hattab, 1970 yılında Körfez ülkelerinden birinde
doğmuş. Arapça'nın yanısıra, Rusça, Ingilizce
ve Peştuca konuştuğu diller arasında. 1987'de
öğrenimine devam etmek için ABD'ye gitmek
üzere hazırlıklara başlar. Ancak Afganistan'da
mücahidlerin Ruslar'a karşı başlattığı cihadın
giderek hız kazanması ile Hattab ABD'de
okumak yerine mücahidlerin safına katılmayı
tercih eder. Celalabad yakınlarındaki bölüğüne
katıldığında küçük ama heyecanlı bir savaşçıdır.
Cephedeki kumandanlarından biri onu daha
sonra'16,17 yaşlarında uzun saçlı yerinde
duramayan bir genç' olarak hatırlayacaktır.
Afganistan ve Tacikistan'da savaşta Hattab,
kumandanına onu biran önce cepheye
göndermesi için yalvarır. Ancak komutanı askeri
eğitimini tamamlamadan onu savaşa
göndermez. Kısa sürede cephede pişen Hattab,
Celalabad'ın düşmesine ve Kabil'in fethine
tanıklık eder. Operasyonların birinde karnından
yaralanır. Afganistan'daki cihadın bitmesinin
ardından 1993'de küçük bölüğü ile birlikte
Tacikistan'a geçer. Burada iki sene komünist
Tacik hükümetine destek veren Rus askerlerine
karşı savaşır.

Elindeki bir bombanın patlaması ile iki
parmağını kaybeder, ancak cihada ara verip
tedavi için Peşaver'e gitmeyi reddedip, 'bir
sünneti yerine getirecegim' diyerek yarasının
üzerine bal sarar.

Daha sonra, Basayevle Grozni operasyonuna katılan
Hattab arkadaşları ile birlikte 1995'de Afganistan'a
döner. Çeçenler'in Rus hakimiyetinden çıkmak
için direniş başlattığını görünce aynı yılın
ilkbaharında 8 savaşçısıyla soluğu
Çeçenistan'da alır. 1996'nın 16 Nisan'ında 50
direnişçisiyle birlikte Çeçenistan'dan çekilme
hazırlığı yapan büyük bir Rus birliğine karşı
operasyon düzenler. Ağustos'ta ise birliği ile
birlikte Çeçenler'in ünlü kumandanı Şamil
Basayev'in kumandasında meşhur Grozni
operasyonuna katılır, Hattab 1997 yılının aralık
ayında yüz kişilik birliği ile Rus topraklarına
operasyon düzenler. Bir çok Rus askerinin
öldürüldüğü operasyonda en yakın silah
arkadışı Mısırlı Ebu Bekir'i de şehit verir.

Ruslar Orta Asya'dan gidene kadar....

Hattab'ı yakından tanıyanlar hedefinin Ruslar'ı Kafkasya
ve Orta Asya'daki tüm Islam topraklarından
çıkarmak olduğunu söylüyorlar. Hattab'ın
"Rusları ve zayıf noktalarını çok yakından
biliyoruz. Bu yüzden düşmanlarımız arasında
savaşmamız gereken ilk grup Ruslar'dır" dediği
belirtiliyor. Şüphesiz Ruslar, Afganistan'da ve
Çeçenistan'da mücahidere karşı ağır yenilgiler
verdiler. Yine de Rus ordusunun eski ihtişamını
kaybetmiş olmasına rağmen, gözlemciler
Hattab`ın Ruslar'ın Kafkaslar'dan hatta Orta
Asya'dan kovmasının gerçekleşmesi çok zor bir
düş olduğuna inanıyor. En iyi ihtimalle Ruslar'ı
Dağıstan'dan çıkarsa bile Hattab'ın cihadı
bitmeyecek. Hattab'ın arkadaşlarına "Annemi her
aradığımda bana ne zaman döneceğimi soruyor.
Annemi 12 senedir görmedim. Ancak eğer onu
görmek için dönersem başladığımız bu cihadı
nasıl tamamlarız" dediği söyleniyor
ŞEHİT MÜCAHİT İMAM HATTAP


                                          
SIRAT- I MUSTAKIMDIR DAVAMIZ BIZIM CEHALETIN NE SAGINDA NEDE SOLUNDAYIZ  
   
GÜNÜN FIKRALARI  
  PASAPORT

Amerika'da zencinin biri, pasaportunu kaybetmiş. Aksilik bu ya, o gün de
Türkiye'ye uçacakmis. Kara kara düşünürken yolda bir pasaport bulmasın mı!

Hemen almış yerden,
bir bakmış ki Leanardo Di Caprio'nun pasaportu. "Ne olursa olsun," demiş ve
şansını denemeye karar vermis. Çıkarmış Leonardo'nun fotoğrafını, kendi
fotoğrafını yapıştırmış. Uçmuş Türkiye'ye. Atatürk Havalimanı'nda görevli
gümrük memuru Temel'in Karşısına
geçmiş.
Temel, almis pasaportu; adamin ismine bakmış:
"Leonardo Di Caprio"; fotoğrafa bakmış ; bir zenci adama bakmış; aynı
zenci.
Birkaç şaşkın bakıştan sonra öbür masaya seslenmiş: "Ula Cemal, bu Titanik batmış mıydı, yanmış mıydı


TEMEL.......
Bizim Temel ajanliga soyunmus ve talimatlari ögreniyor tabi ajan oldugu için Temel ismi yerine takma isim kullanmasini söyleyip adini Mustafa koyuyorlar ve Temeli Ingiltereye gönderip oradaki ajanlarla tanismasini söylüyorlar.Temel Ingiltereye gidiyor ve burada ajanlarin bulustugu bir bara giriyor.Burada karsisina çikan birine tanismak için adini soruyor.Tabi ingiliz cevap veriyor:
-Bond,James Bond
James Bond da Temele adini soruyor ve bizim Temelde:
-Tafa,Mus tafa

ÖGRETMEN
Okula yeni gelen öğretmen ilk dersinde öğrencilere ilginç bir çağrıda bulunmuş:
"Kendini geri zekalı hisseden varsa ayağa kalksın..."
Sınıfta çıt yok. Nihayet biri kalkmış:
"Sen kendini geri zekalı mı hissediyorsun?"
"Hayır", demiş çocuk, "ama sizin tek başına ayakta kalmanıza gönlüm razı olmadı da…"
 
BU GÜN'DEN ÖZLÜ SÖZLER  
  Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir. (HZ.MUHAMMED (s.a.v))


^^ne kadar bilirsen bil anlatabildiğin karşındakinin anlayabildiği kadardır^^

İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur. Mevlana

♥ Rüyaları gerçekleştirmenin en iyi yolu uyanmaktır. S. M. Power

♥ Büyük adamların hataları güneş tutulmasına benzer, onları herkes görür. Cucong

♥ Boş zaman yoktur boşa geçen zaman vardır. Tagore

♥ Bir insanın akıllı olmasına birşey dediğimiz yok. Yeter ki; aklını başkalarına kabul ettirmeye çalışmasın. Eflatun

Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak lazım. (Necip Fazıl Kısakürek)

Ayni dili konuşan değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilirler. (Mevlana)

"Her zaman dogruyu söyle; ne dedigini hatirlamak zorunda kalmazsin."
İnsanlarin gözlerinin içine bak

İlk önce sen merhaba de

Bir kavgada ilk sen vur ve sert olsun

Sana nasıl davranılmasını istiyorsan sen de öyle davran

Sana uzatılmış bir eli daima kabul et

Biri sana sarıldıgında, önce onun kollarını gevşetmesini bekle












 
GÜNÜN HİSSE'Sİ  
  Vaktiyle bir padişah, ellerindeki esirlerden birini, diğer esirleri kıştırtıyor, isyana teşvik ediyor, diye cezalandırmak istedi Bu tür suçların cezası da idamdı Esir bunu bildiği için, “Ölümden öte yol yoktur” felsefesiyle, kendi dilinde padişaha sövüp saydı, iyice içini döktü

Padişah esirin dilinden anlayan bir vezire, “Neler söylüyor bu adam?” diye sordu Vezir, temiz yaratılışlı, iyilik yanlısı biriydi Esirin küfürler savurduğunu değil de “Ben bir hata ettim bir padişah olarak sana yakışan ise affetmektir Allah da bağışlamayı ve bağışlayanları sever, diyor” dedi Vezirin bu sözleri üzerine padişah merhamete geldi ve esiri affetti Fakat esirin dilinden anlayan kötü yürekli bir başka vezir müdahale etti:

- Padişahım, bu esir söylenenlerin tam tersine size en ağır küfürleri savurdu, ağzına geleni söyledi dedi

Padişah yerinde bir soyluluk gösterisinde bulundu Kötü yürekli vezire hitap ederek, “Önceki vezirimin söylediği yalan, senin söylediğin doğrudan daha çok hoşuma gitti Senin gammazlığına itibar etmiyorum” dedi ve af kararını geri almadı
 
BURASIDA SİZİN  
  BURDA İSTER DUYURU,İSTER REKLAM İSTERSENİZ SEÇMİŞ OLDUGUNUZ HER HANGİ BİR YAZI,DERLEME,MEKALE,VE HİKAYENİZ YAYINLANA BİLİR-KİZİL-HAT  
SELAM VE DUA İLE Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol